23 Şubat 2010 Salı

8

tünel pi nin ikinci katındaydık amma tünel değildi burası. daha sakin, normal bi mahalle sokağına bakıyordu dükkan. etraf dağınıktı, toplantı vardı. amma kopmuştu millet, kimse ilgilenmiyordu. sonra herkes işi gücü bırakıp pencereye koştu. ben telefonla bi şeyler yapıyordum. baktım kimse gelmiyor, ben de gittim pencerenin o tarafa. karşı apartmanda on tane falan adam sırıtarak omuzlarında aşırı şişman başka bir adamı tutup pencereye doğru ilerliyorlardı. bizimkiler adamın kilosunu tahmin etmeye çalışıyorlardı. yüz kilo falan vardı. yüz olması imkansız en az iki yüz kiloydu ve adam gitgide daha da şişmanlıyordu. biraz daha dikkatlice baktım. amma amma o adam gerçekten şişman değil ki, yüzü zayıf bi kere, içini sanırım toplarla doldurmuşlar, diyebildim. çok şaşırmıştım.. adamın bana baktı. gülümseyerek bingo işareti yapıyordu ki diğer adamlar onu oencereden aşağı attılar. koşarak dışarı çıktım. balonlar havaya uçuyordu. yerde yatan küçük çocuğa, iyi misin, dedim. etrafa saçılmış toplar vardı ve yandaki binanın merdivenlerinden aşağı yuvarlanıyorlardı. çok renkli bir top tam düşecekken ayağımla tuttum. ister misin, diye sordum çocuğa. bir an kararsız kaldı, sonra, hayır sanırım bir daha asla toplarla oynamayacağım dedi. bu olay büyüse de çocuğun bilinçaltına işleyecek, hasarlar yaratacak onda, diye aklımda geçirdim. istediğin bir şey var mı, diye sordum çocuğa. su, dedi. bakkala giriyordum ki elimi pantolonumun cebine ae hiç paramıttım ve hiç paramın olmadığını farkettim. çantam kafenin üst katındaydı, cüzdanım da içerisindeydi. duraksadım bi süre, bakkalda isteyebilirdim, alt tarafı bir suydu, hatta getirip geledebilirdim. sonra vazgeçtim. çocuk hala yerde yatıyordu, dükkana kadar gelsen, sana ordan su versek, dedim. o sırada beş altı tane çocuk koşarak yanımıza geldi. azarladım önce onları. toplar merdivenden aşağı yuvarlandı, dedim. aceleyle oraya gittiler. yalnız bi tanesi durdu içlerinden ve sordu yerde yatan çocuğa, iyi misin?