+18. şiddet ve korku içerir.
küçükken sorarlardı ya hep 'büyüyünce nolcaksın' diye, ben o soruya 14 yaşıma kadar her defasında farklı bir yanıt verdim. askeriyede psikiyatristlik yapmaktan matematik bölümüne, gazetecilikten öğretmenliğe, sinema yönetmenliğinden mühendisliğe kadar ve şu an aklıma gelmeyen bir çok mesleği ciddi ciddi düşündüm. liseye başladığımda artık tutarlı bir meslek kararı vermem gerekiyordu. uzun zaman düşündüm ne yapabilirim diye. genetik mühendisliği baya kafama yatmıştı. amma işte şu toplum baskısı, insanların yorumları üzerine yavaş yavaş kendimi 'tıp' düşünürken buldum. belki de o zamanlar izlediğim e.r. ve scrubbs dizilerinden de biraz etkilenmiş olabilirim. gerçi o eğlenceli kısmıydı. beni asıl çeken tarafta ise hannibal lecter vardı. tabi bununla beraber izlediğim sayısız korku filmi ile evde bulunan death metal, black metal gruplarının albüm kapakları. kan, organlar, kesmek, biçmek acayip derecede hoşuma gidiyordu. bunların üzerine bir de istemeden bütün yükünü çektiğim bir kurban bayramı var. orta sondan lise sona kadar (beş yıl) anneannemle kaldım ben. lise ikinci sınıftayken annemlerin, dayımların falan gelmemesi üzerine abim ve ben, anneannemin aldığı koyunla baş başa kaldık. apartmanın arka tarafında bulunan kesim yerinde kasap sadece kafasını kesti ve gitti hayvanın. anneannem yaşlı ve aşırı aksi olduğu için artık abim, ben ve kafasız koyunla beraberdik. istemeden de olsa yüzdüm koyunun derisini. başta sinir bozucuydu amma sonradan eğlenmeye başladım. sonra ayırdık hayvanı ordan burdan ve taşıdık eve. böbrek, ciğer, kalp, bağırsaklar, kemikler... uzun süre inceledim kendilerini. inceledikçe daha da hoşuma gitmeye başladı. sadece kokusu kötüydü ve üzerine sinince uzun süre çıkmıyordu. ve ben kararımı vermiştim. cerrah olmak istiyordum. hastaneleri de oldum olası severdim zaten.
küçükken sorarlardı ya hep 'büyüyünce nolcaksın' diye, ben o soruya 14 yaşıma kadar her defasında farklı bir yanıt verdim. askeriyede psikiyatristlik yapmaktan matematik bölümüne, gazetecilikten öğretmenliğe, sinema yönetmenliğinden mühendisliğe kadar ve şu an aklıma gelmeyen bir çok mesleği ciddi ciddi düşündüm. liseye başladığımda artık tutarlı bir meslek kararı vermem gerekiyordu. uzun zaman düşündüm ne yapabilirim diye. genetik mühendisliği baya kafama yatmıştı. amma işte şu toplum baskısı, insanların yorumları üzerine yavaş yavaş kendimi 'tıp' düşünürken buldum. belki de o zamanlar izlediğim e.r. ve scrubbs dizilerinden de biraz etkilenmiş olabilirim. gerçi o eğlenceli kısmıydı. beni asıl çeken tarafta ise hannibal lecter vardı. tabi bununla beraber izlediğim sayısız korku filmi ile evde bulunan death metal, black metal gruplarının albüm kapakları. kan, organlar, kesmek, biçmek acayip derecede hoşuma gidiyordu. bunların üzerine bir de istemeden bütün yükünü çektiğim bir kurban bayramı var. orta sondan lise sona kadar (beş yıl) anneannemle kaldım ben. lise ikinci sınıftayken annemlerin, dayımların falan gelmemesi üzerine abim ve ben, anneannemin aldığı koyunla baş başa kaldık. apartmanın arka tarafında bulunan kesim yerinde kasap sadece kafasını kesti ve gitti hayvanın. anneannem yaşlı ve aşırı aksi olduğu için artık abim, ben ve kafasız koyunla beraberdik. istemeden de olsa yüzdüm koyunun derisini. başta sinir bozucuydu amma sonradan eğlenmeye başladım. sonra ayırdık hayvanı ordan burdan ve taşıdık eve. böbrek, ciğer, kalp, bağırsaklar, kemikler... uzun süre inceledim kendilerini. inceledikçe daha da hoşuma gitmeye başladı. sadece kokusu kötüydü ve üzerine sinince uzun süre çıkmıyordu. ve ben kararımı vermiştim. cerrah olmak istiyordum. hastaneleri de oldum olası severdim zaten.
ben: anne ben karar verdim, tıp okuyup cerrah olmak istiyorum.
annem: iyi sonunda doğru düzgün bir meslek buldun.
ben: sonra da organ mafyasına karışıp ilk olarak anneannemin organlarını satmayı planlıyorum. para kazanmam lazım çok fazla.
annem: iyi sen bi kazan da, oraya daha var.
ben: peki.
bundan sonraki iki sene ne yalan söyleyeyim deli gibi çalıştım öss'ye. derslerim çok iyi, puanlarım oldukça yüksekti. sınavım iyi geçmişti ancak o yaptığım fizik kaydırmaları ile beraber herkes için iyi benim için kötü bir puan aldım. istediğim hiç bir yer olmuyordu (cerrahpaşa tıptan bahsediyorum). alt üst olmuştum. tercihlerin gönderilmesine iki gün kala 65 farklı bölüm-üniversite vardı.
ben: anne ben karar verdim uzay mühendisliği okuyacağım.
annem: ne yapacaksın sonra?
ben: nasa'da çalışırım.
annem: haa, nasa da seni bekliyordu zaten.
ben: peki.
işte o iki gün kala oturuyorduk arkadaşlarımla. üç tanesi itü inşaat mühendisliği istiyordu amma puanları yetmiyordu.
çağlar: itü inşaat yazsana bizim için ya biz gidemiyoruz sen bari git.
ben: inşaat mühendisi olacağıma mimar olurum bi kere.
pelin: olabilirsin aslında sen öyle işlere yatkınsın, zevklisin, hem çizimin de iyi.
eray: o daha düz çizgi çizemez be.
hava: çizer.
pelin: kağıt kalem var burada, çizer bi kere.
ben: çizerim tabi.
gerçekten de alt alta dört tane falan parallel çizgi çizdim. mimarlıkta okuyan bir arkadaşım vardı, cem, aradım onu, gel yaz dedi. ben de yazdım. yazmakla da kalmadı tuttu. amma benim istediğim bu değildi. yurtta kalırken tıp okuyanları görüp bi de kendi yaptıklarıma bakınca hepten sinir olmaya başladım. adamlar kadavra kesiyordu; ben suni mantar, maket kartonu falan filan. bir de o ara sinir olduğum çok insan vardı çevremde. onları öldürmek için planlar yapıp kendilerini sıraya alıyordum.
ben: anne ben karar verdim seri katil olacağım.
annem: seri olma, onlar hep aynı şekilde öldürüyorlar sonra da hemen yakalanıyorlar, değişik ol biraz, kendi tarzını yarat.
ben: peki yakalanırsam suçu üstlenir misin?
annem: ben değil de baban üstlenirmiş, öyle diyor.
ben: tamam teşekkürler.
kaç sene geçti ben dördüncü sınıfa geldim hala sevemedim bu bölümü. çok da sıkıldım son zamanlarda. uzatıyorum zaten, gitmiyorum okula. içimden gelmiyor.
ben: anne ben mama olmak istiyorum.
annem: ay beren!!
ben: amma babam hep bi baş ol da ne olursan ol derdi. o zaman abimle uyuşturucu işine girelim. (abim vanda asker şu anda). o vandan yollar, ben burda satarım, yakalanırsak anneannem yaptırdı deriz.
annem: ha bi o kaldı zaten.
ben: aslında abim geçen gün telefonda söyledi, çocuk işine de girebiliriz.
annem: o ne ki?
ben: işte küçük çocukları kaçırıp, satacağız.
annem: te allahım, düzgün şeyler iste kızım ya bitir okulunu güzel güzel.
ben: sen de hiçbir şeyi beğenmiyorsun anne ya, o değil de bitmiyor bu okul bi türlü.
annem: biter biter.
bilmiyorum gerçekten biter mi, biterse ben ne yaparım, mimarlık yapar mıyım. aklım çok karışık hala şu meslek konusunda. bazen kanımın kaynadığı oluyor ya bakalım. kısmet (!)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder