5 Haziran 2010 Cumartesi

12

abimle, ana cadde üzerinde amma sessiz sakin olur diye merkezden biraz daha ilerde giriş katında bahçeli bir eve çıkmıştık. geçen yıl enverle bi festivale giderken otobüs beklerken yürümüştük bu yolda. alışveriş yaptığımız bakkalın biraz ilerisindeydi. akşama doğru eve gidiyordum. hava kararmak üzereydi. evin karşı tarafındaki boş yerlerden bir tanesine düğün salonu açılmıştı. önü baya kalabalıktı. yan apartmana da fotoğrafçı açılmıştı. hatta karşıya bir de ayakkabıcı açılmıştı. şaşkınlıkla girdim apartmana. artık sessiz olmayacaktı burası. anahtarımla kapıyı açtım. dar koridorda açık ahşap renkli kocaman bir askılık duruyordu. üzerinde de benim siyah ceketim asılıydı ve ceket ağırlık yaptığı için askı eğik duruyordu. zorlukla girdim içeri. kayacak başka yer yok muydu bu meredi? evet yoktu. abim arka odadaydı. yanına gittim. kapıyı neden bu kadar gürültülü açtın, dikkat et biraz, üst komşuları rahatsız edeceksin, diye azarladı beni. neymiş üstteki çocuk çok dikkat ediyormuş ve sırf biz rahatsız olmayalım kapı çarpmasın diye rüzgarın yönüne bile bakıyormuş. peki, dedim, bu arada karşıya düğün salonu açılmış gördün mü, diye sordum abime. o sırada kapı çaldı. abim kapıyı açtı. üst kattaki çocuk gelmişti. o da aynı durumdan şikayetçiydi. abimle bu konu üzerine ne yaparız diye konuşmaya başladılar. ben yanlarında oturuyordum ve üst kısmım çıplaktı. kollarımla göğüslerimi örtüyordum amma ağrımaya başlamıştı kollarım. bahçeye çıktım sonra. burdan mutfağa geçiliyordu. ev çok kalabalıktı. annem, yengem, halamlar, kuzenler herkes içerdeydi. annem çay yapıyordu. bardakları hazırla, dedi bana. yengem de yanındaydı. çocuklar koşuyorlardı mutfakta. o sırada kuzenim çay bardaklarından birini devirdi masanın üzerine. silmek için bez alacaktım ki anneannem bir türlü vermedi bezi çay lekesi olur da çıkmaz diye. üç tane bembeyaz bez duruyordu lavabonun orada ve seçemiyordu anneannem. en sonunda verdi bi tanesini sildim masayı. annem büyük bir leğenle geldi mutfağa. buzluydu ve içinde çubuklara sarılı renk renk şekil şekil dondurmalar vardı. çocuklar baya sevinmişlerdi. bir sürü su bardağı çıkarmaya başladı annem. yengem ağız kısımlarını pudra şekerine buluyordu bardakların. dondurmaları buzdan çıkarıp bu bardaklara koymaya başladılar. bu kadarı fazla değil mi, diye sordum. olsun yenilir, dediler. annem görevi bana teslim etti ve içeri gitti. elim üşümüştü biraz amma çok güzel görünüyordu dondurmalar. 

festival çıkışı yol çok kalabalıktı. enverle birbirimizi kaybetmemeye çalışıyorduk. haticeyi gördük sonra. hey, diye seslendim, nerelerdesin sen? umursamadı pek beni. başka birilerine bakınıyordu. benimle gelin, dedi. arkasına bakıyordu sürekli. yeni bir eve taşınmıştı beşiktaşta. 2+1 ve 450 liraya denk getirmişti. kocamandı evi. banyoya girdim ben, burası da kocamandı. ayrıca çok yüksekti duvarlar. enver diğer odadaydı. hatice bana bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. tanımadığım bir çocuk geldi o sırada. işler karışıktı, anlamadım. sonra anlatırım, dedi hatice. çıktık enverle evden. denizle gözde vardı yanımızda. birer bira içelim diyorduk. enver bi anda elimden tutup hızlı hızlı yürümeye başladı. yetişemeyecekler bize, dedim. umursamadı beni ve çok pahalı bir restoranta soktu. içerisi çok lükstü. sandalye yerine koltuklar vardı. duvardaki afişlerde indirimli şaraplar yazıyordu. keman çalan amcalar vardı. ana salonu geçince localardan oluşuyordu burası. enver birisine doğru gitti. oturduk buraya. garson denememiz için bir şişe şarap ve iki kadeh getirdi. içtiğim en lezzetli şaraplardan biriydi. sonra peynir tabağı getirdi garson. ancak tabakta bir kiloluk koca bir kalıp peynir duruyordu. tadına baktık. peynir de baya lezzetliydi. ne kadar bunun kilosu, diye sordu enver garsona. 400 lira, dedi garson. o zaman biz üç gram alalım, dedi enver. bir kadın geldi o sırada. bize, dövme yaptırmak ister misiniz, diye sordu. elinde iki tane çizim vardı. bunlar çok gidiyor, herkes bunları yaptırıyor, dedi. saçları ahtapot kolları şeklinde olan ilginç bir insan figürüydü biri. enver onu baya beğenmişti. aklındaki dövmeyi anlatmaya başladı. kataloğunuz var mı, diye sordu kadına. yoktu. gelin alt kata geçip detayları konuşalım, dedi kadın. enver hevesliydi bense geçen gün yaptırdığım dövmenin acısını çekiyordum.





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder